.
FIKRALAR

cizust
cizsol_tile
. . ECELİ GELMEMİŞ !..

Aşağıdaki hikaye; okul ödevi olarak, yaşamımdan bir kesit isteyen torunuma yazılmıştır(2014)...
Fıkra gibi olduğu için buraya konulmuştur.

Kıymetli Torunum,
Sana gençliğimde şahit olduğum ilginç bir olayı anlatacağım...

Ben şu an 62 yaşındayım, olayın geçtiği yılda yaklaşık 16-17 yaşlarındaydım...
Olay memleketimiz Rize Çayeli'nde geçti. Ben küçük yaşlarımdan itibaren gurbetteyim.
O zamanlar da Kdz.Ereğli'de yaşıyoruz ama her yıl memlekete hem ziyaret hem tatile gidiyoruz tabii...
O yaz da Çayeli'ndeyiz, rahmetli anam babam hepimiz...
Bizim Şerifli Mahallesi'nde, caminin tam karşısında, deniz kenarına yakın bir çınar ağacı var...
Mahalle sakinlerinin oturup sohpet etmesi için de etrafına çepeçevre oturma yerleri yapılmış...
Bir gün evden çıkıp oraya gittiğimde, arkadaşlar Mehmet Dedenin etrafını sarmış, onun askerlik anılarını dinliyorlardı...
Ben de bir kenara oturup, o günleri sanki tekrar yaşıyormuş gibi anlatan Mehmet Dedenin hikayesini dinlemeye koyuldum...
Arada, Mehmet Dedeye anlattığı konular ile ilgili sorular soruyoruz, o da ilgimizi gördükçe daha bir heyecanla anlatmaya devam ediyordu...
Mehmet Dede o günlerde 90 yaşlarını geçmiş ama dinç görünüyordu...
Derken çarşı tarafından yaşlı bir Dedenin daha bizden tarafa geldiğini gördüm...
Dede iki büklüm, sağ elinde bir bastonla, ayaklarını sürüyerek zorlukla yürüyordu...90 ını aşmış, belki 100 e yaklaşmış gibiydi...
Bize doğru yaklaştı, yaklaştı, arada yere bakan yüzünü kaldırıyor ve bizden tarafa bakıyordu..
Sonra 8-10 metre kala durdu, başını kaldırdı, elini güneşe siper ederek Mehmet Dede'ye baktı...Belli ki onu tanımıştı...
Mehmet Dede onu henüz farketmemiş, heyecanla bize anılarını anlatmaya devam ediyordu...
Gelen yaşlı dedenin:,
- "Ula Memeeet"
diyen sesini duyunca anlatmayı kesti ve hepimiz sesin geldiği yana döndük...
- "Sen daha elmedun mi?" demez mi?
Biz gençler kahkahayı koyverdik, koptuk gerçekten... Dedeler de bizle beraber, gözlerden yaş gelircesine gülmüştük...
Ölümü hak bilip, ölümle böylesine şaka yapabilen bir başka kavim var mıdır? bilmiyorum!..
Ama biz karadenizlilerin hayatı şakalar ve yaşanmış fıkralarla doludur...

Kal sağlıcakla benim güzel torunum...
İnsanlığa faydalı işler yapman dileğiyle...
Deden




SEN BİŞE YAP

Dönemin başbakanı Mesut Yılmaz Rize' de miting yapacak. Parti il başkanı hemen meteoroloji müdürünü arar:
-"Yarın başbakanımız Rize'de miting yapacak, hava nasıl olacak?" diye sorar. Müdür duruma bakar ve:
-"Maalesef, sağanak yağışlı" diye cevap verir. Telâşlanan il başkanı sorar:
-"Yahu Mudurum" der, "Sen bişe yapamaz misun? "




. ODUN KAFALİ

Temel ilan Tursun deniz kenarina sohpet ediilerdi.
Çaki ilan tahta yontan Tursun birden:
"Aaaahhh!.." etti..
Temel sordi:
-"Ula, ne oldi?!.."
Tursun:
-"Yahu sorma tirnak etume tahta parçasi batti", tedi...
-"Ula ne ettun" tedi Temel. "Yoksaaa..."
"KAFANİ Mİ KAŞİDUN ?!.."




. RUSÇA

Temel ilan Tursun yalida volta atayidiler.
Tursun :
"Ula Temel, sen Rusya'ya cittun da, Rusçayı iyi bilusun." ter..
Temel :
-"Ooo!.." ter. "Ben Rusçanun hasiyim"
Tursun:
-"Te bağa bakayim o zaman; Rusçada 'teve'ye ne terler?".
-"Ula sordun çok beyuğuni" ter Temel.
Tursun:
-"Peki kuçuk bişe sorayim; Te pakalum, 'yiğne'ye ne terler?"
Temel:
-"Ula şimdi da sordun çoook kuçuğuni"
Tursun:
-"Peki o zaman 'koyin'a ne terler?"
-"Koyini pilmeyrum ama" ter Temel, "Keçiye bi tuhaf terler!.."




. TREN

3 Karadenizli tren istasyonuna gelir. Bir sonraki trenin kaçta geleceğini sorarlar. Tren saatine daha 1 saat vardır.
Biri der ki :
"Ula Uşaklar, tiren celene kada hau kaveye bi oyun çevirelum."
Diğerleri :
-"Ula eyi tersun, hade!.." derler.
1 saat dolar, trenin sirenini duyunca kalkarlar ama yetişemezler. Sonraki tren de 1 saat sonra gelecektir.
-"Ne etelum, bare oyunumuza tevam etelum ama keleni bu sefer kaçurmayalum ha!" der biri.
-"Eyi hade" der diğerleri. Bu defa daha dikkatli olacaklardır, ancak treni yine de son anda farkederler ama bu defa son sür'at koşarlar ve 2 si son anda trene atlar fakat biri binemez ve treni kaçırır.
Sonra başlar katıla katıla gülmeye.
Etraftan treni kaçırdığı halde neden güldüğünü merak eder ve sorarlar:
-"Yahu arkadaşların bindi sen yetişemedin, neden gülüyorsun"
-"Yau" der, "Asil yolci pen idum, olar peni yolci etmağa kelmiş idi, nasi külmeyim!.."




. TEMEL & TURSUN

Temel ilan Tursun karanluk bi tepe ustine bişe gormişler. Temel:
-"Pence bu bi keçi" temiş. Tursun ise:
-"Pence bu olsa olsa kartaldu" temiş.
Keçiydi kartal idi, paşladiler inatlaşmağa...
Sonra, o tepeye çikarak havyani gormağa gitmişler.
Tam yaklaşuken o hayvan uçarak kaybolmiş.
Bunun uzerine Tursun:
-"Ula Temel, pen sağa temedum mi kartaldu tiye" temiş.
Temel da şaşkun şaşkun:
-"Ula, omrume ilk defa uçan bi keçi gordum" temiş !..




DOMUZ GRİBİ

Temelun karisi Fadime 'Domuz Gribi'ne yakalanmiş. Bir zaman sonra Tursun, Temele sorar:
-"Ula, Fadime eyileşti deyiler, he mi?"
-"He ula Tursun, gribi eyileşti da domuzluğu kaldi."




KARŞI TARAF

Bir ihtiyar yolun karşısında olan Temele seslenir:
- "Beni karşıya geçirir misin?"
- "Ula zaten karşiyasun da!..."




SİGORTALI MISIN?

Bir gün Temel hastaneye gider. Doktor:
-"Sigortalı mısın?" diye sorunca, Temel:
-"Yoo, Trabzonluyum." demiş.




ŞAKA

Temel birgün yolda giderken ensesine çok şiddetli bir tokat yer. Ula bu kimdir diyerek arkasını döner ve bakar ki kendisine tokadı atan kişi tanımadığı iri yarı 2 metre boyunda bir adam. Temel öfkeyle sorar :
-"Ula bu şimdi şaka mi idi , ciddi mi?"
Adam temelden daha öfkeli kükreyerek cevap verir:
-"Ciddiydi ulan var mı diyeceğin?"
Temel:
-"Yok ula" der, "o halde sorun yok. Şakadan hiç hoşlanmam da... "




. ATEİST

Ateist'in biri dağ başında yürüyüş yaparken ıssız bir yerde ayağı kayıp uçurumdan aşağı düşmeye başlamış.
(Fıkra bu ya) aniden uçurumun bir kenarına tutunmuş ve can havliyle "imdaaat!.. yok mu kurtaran" diye bağırmaya başlamış.
Derken o anda, belirsiz bir yerden ulvi bir ses duyulmuş:
"Kulum, seni ancak ben kurtarırım."
Ateist biraz şaşkınlık biraz tereddütten sonra tekrar bağırmaya başlamış:
"İmdaaat yok mu başka kurtaran !.."




. MEZARLIK

Gece bir yolcu minibüsü yolda arızalanır.
Minibüsten inenlerden bir kız evine yürürken bir mezarlıktan geçmek zorundadır.
Korkar tabii ama cesaretini toplar ve başlar mezarlık içinden yürümeğe...
Giderken yanına bir genç yaklaşır:
"Görüyorum ki biraz korkuyorsunuz, mezarlığı geçene kadar yanınızda yürüyeyim..."der.
Kız biraz rahatlar ve gence teşekkür eder.
Mezarlıktan çıkarken kız gence:
"Allah razı olsun, ne kadar iyi bir insansınız..."deyince genç:
"Oooo sen beni sağken görecektin..."



SIRAYA GEÇ

Bilet almak için parayı uzattığında
- "Sıraya geç" demiş uyuklar haldeki biletçi.
Adam bakmış kendinden başkası yok, tekrar parayı uzatıp bilet istemiş. Biletçi yine kılını kıpırdatmadan:
- "Sıraya geç" demiş. Ya sabır çekmiş adam.
Aynı durum tekrar edince siniri tepesine çıkan adam biletçiye bir yumruk atmış. Biletçi can havliyle:
- "Kim vurdu ulan bana" diye bağırınca, adam:
- "Ne bileyim kardeşim, bu kalabalık içinde belli mi olur?!.."




DELİLER

1960'lı yıllarda Elazığ Akıl Hastanesinden personelin bir ihmali sonucu bütün deliler kaçar, Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılırlar.
Toplam 423 deli kaçmıştır.
Mülki makamlar panikler, başhekime koşup:
- "Doktor bey ne yapalım" diye sorarlar...
O zamanın ünlü doktoru Mutemet Bey hastahanenin başhekimidir.
Mutemet Bey:
- "Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin" der.
Doktor önde birkaç personeli arkasında karatren'cilik oynayarak bütün Elazığ'ı "çuf çuf" nidalarıyla dolaşırlar.
Başhekimin tahmini tutmuştur, bütün deliler bu kuyruğa girer vagon olurlar...
Lokomotif, yani başhekim Mutemet Bey yönünü hastahaneye çevirince tüm kaçan deliler hastahaneye geri dönmüş olurlar.
Sorun çözüldüğü için mülki makamlar ve doktorlar, trencilik oynayıp hastahaneye döndükleri için deliler de hallerinden çok memnundur.
Ancak esas sorun akşam yoklama yapıldığı zaman ortaya çıkar; hastaneye trencilik oynayarak gelenlerin sayısı 612 kişidir...




İKİ YOL

Komşu- Sen nasıl oluyor da hep doğru yolu seçiyorsun?..
Öbür komşu- Sen niye benim iki yol gördüğümü farz ediyorsun?..




İLK UÇUŞ

Küçük sivrisinek ilk uçuşu için yuvadan ayrıldı. Akşam döndüğünde annesi sordu:
"İlk uçuşun nasıl geçti?.."
"Harika" dedi küçük sivrisinek.. "Herkes beni alkışladı..."




SORU

Öğretmen sınıfa problem soruyordu...
"Babanızın cebinde 500, annenizin cebinde 50 lira varsa..."
Öndeki küçük Can sorunun tamamlanmasını beklemeden bağırdı...
"Annemin 550 lirası var demektir."




HZ.YUNUS

Öğretmen sınıfta balinaları anlatıyordu. "Devasa bir hayvan olmalarına rağmen, bazılarının inandığı gibi balinaların bir insanı yutması mümkün değildir. Çünkü mideleri çok küçüktür" dedi.
Arkadan küçük bir kız ayağa kalktı ve "Hazreti Yunus'u yuttu ama... " dedi. Öğretmen, "Bu batıl bir inançtır. Balina mümkün değil insan yutamaz" diye ısrar etti.
Küçük kız, "Cennete gittiğimde, Hazreti Yunus'a sorarım" dedi. Öğretmen kafa salladı...
"Ya Yunus cehennemdeyse?.."
"O zaman da siz sorarsınız" dedi, küçük kız...




DÜNYA NASILDIR?

Öğretmen, öğrencisine sorar:
- Dünya yuvarlak mıdır?
- Hayır!
- Peki düz müdür?
- Hayır!
- Peki ya nasıldır?
- Babam karmakarışık olduğunu söyler...




NAMUSLU YOL

Küçük Temel ile küçük Dursun, pazar yerinde dolaşıyorlardı. Dursun, incir tezgâhının başında durdu. Pazarcı bir başka müşteriyle konuşurken, üç tane inciri cebine attı. Az ilerde "Cebimde üç incir var. Gidelim de yiyelim" dedi. Temel tersledi... "Senin yaptığına hırsızlık derler. O incirleri namuslu yoldan alabilirdik!"
Dursun "Nasıl yani" deyince, "Gel sana göstereyim" dedi, Temel...
Birlikte yeniden incircinin yanına geldiler. Temel, "Sana bir numara yapacağım. İncirlerini kaybedecek, sonra tekrar bulacağım. İster misin?" dedi. İncirci "İsterim. Kaybet bakalım" deyince, üç incir aldı tezgâhtan... Birer birer yedi... "İşte incirlerin yok oldu" dedi...
İncirci "Peki nereye gittiler" diye sorunca, Dursun'u işaret ederek "Okus pokus" dedi, Temel... "Elini bu arkadaşımın cebine sok, şimdi..."




ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK

Anekdotu bilirsiniz... Evin ağası bir gün kâhyasına, "Yahu 'Özrü kabahatinden büyük' diye bir laf dönüp duruyor, bunu bana bir örnekle anlatsana" demiş hani...
Kalfa da merdivenden yukarı çıkan efendisinin poposuna bir çimdik atmış, sessizce yaklaşıp...
Efendi, "Bu ne küstahlık, nankör herif" diye gürleyince, kalfa:
"Kusura bakmayın efendim" demiş, "Sizi hanımefendi zannettim..."
Efendi daha da öfkelenip "Yatırın bu rezili falakaya... 100 değnek vurun, sonra da kapıya koyun" deyince, kalfa:
"Özür dilerim efendim" demiş, "İstediğiniz örnek, işte buydu!.."




İŞSİZ TEMEL

Temel ne zamandır işsizdi. Sabah gene ilanını gördüğü bir yere konuşmaya gitti. Akşam kahveye kafası bozuk gelince Dursun "Ne o, gene mi işe giremedin" diye sordu...
"Giremedim" dedi, Temel... "Bana 'Bu işi yapabilir misin?' dediler. Ben de 'Gözü kapalı yaparım' dedim..."
"Eeee!.. Gene de almadılar, öyle mi" dedi, Cemal, bu defa... "Neymiş ula o iş?..
" Temel kafa salladı...
"Gece bekçiliği!.."




KRALİÇE

Kraliçe, ülkesini ziyaret eden Papa'yı, sarayın o ünlü ve şatafatlı atlı arabaları ile bir Londra gezisine çıkarmıştı. Atlardan biri aniden gaz çıkarınca kraliçe hemen özür diledi...
"Aman Tanrım!. Çok çok affedersiniz!.."
"Üzülmeyin" diye cevap verdi Papa.. "Eğer bir şey söylemeseydiniz, atlardan biri yaptı sanacaktım!.."




KUYUMCUDA

Kadın kuyumcu mağazasındaki camekânın altındaki pırlanta yüzüğe bakmak için eğilince, gaz kaçırıverdi.. Tezgâhtar yaklaştı;
"Yardımım olabilir mi?" diye sordu... Kadın "Demek kazayı duymamış" diye mutlu oldu ve sordu:
"Bu çok güzel yüzüğün fiyatı nedir acaba?.."
Adam yanıtladı:
"Madam!.. Daha bakarken gaz kaçırdınız. Fiyatını duyunca, altınıza edersiniz!.."




BOL SÜTLÜ İNEK

İki çiftçi sohbet etmektedir:
"İneğinin günde 50 litre süt vermesini nasıl sağlıyorsun?" diye sorar bir tanesi. Öteki cevaplar:
"Öncelikle ineğine karşı nazik ve şefkatli olmalısın. Ben her sabah ineğimin yanına gelir ve boynunu okşarken sorarım:"
"Bugün bana ne vermek istersin? Süt mü, biftek mi?.."




ELMA HIRSIZI

Bir gün adam eşeğiyle köyüne dönerken, yolda gördüğü bahçedeki elmalardan tatmak ister... Bahçeye girer ve eşeğin üstünde kolayca eriştiği elmalarla bir güzel karnını doyurur.
Tam ayrılacağı sırada bahçe sahibi ikisini de görür ve yakalar.. Önce bir güzel eşeği döver, ardından da adamı pataklar.. Dayaktan sonra, dayanamayan adam sorar:
"Tamam beni dövdün, anladık da, sana bir şey sormak istiyorum!.. Neden önce beni değil de eşeği dövdün?.."
Bahçe sahibi gülerek yanıtlar:
"Seni önce dövseydim, ben seni döverken eşek kaçardı da ondan salak!"




BAA NE?

Temel'e benzine zam geldi denince;
- "Baa ne" demiş, "ben zaten hep 50 liraluk aliirum"




TEMEL MAÇTA

Temel'i hayatında ilk defa futbol maçına götürmüşler... Bir süre sessizce seyretmiş, sonra demiş ki:
"O topu aradan kaldırsalar da daha rahat oynasalar!"




DÜĞÜN

Baba-oğul mesajlaşıyorlardı. Baba:
"Kutlarım oğlum.. Yaşadığın sürece bugünü hayatının en mutlu günü olarak hatırlayacaksın."
Oğul:
"Düğün yarın baba!."
Baba:
"Biliyorum evlat!."




İÇKİYİ BIRAKMAK

Kendi kendime "İçkiyi bırakmalısın!" dedim.
Ama kendi kendine konuşan bir sarhoşu dinleyecek değilim!..




BOŞANMA SEBEBİ

Boşanma davasında erkek, dava sebebini söyledi:
"- Karım 5 yıldır evde ne bulursa kafama atıyor, Hâkim Bey!"
"- Peki dava açmak için bunca yıl niye bekledin?"
"- Yeni isabet ettirmeye başladı, Hâkim Bey!.."




BERBER

Küçük Temel, gelen misafire koştu ve:
"Amca siz berbersiniz değil mi" diye sordu.
"Hayır" dedi misafir, "Neden sordun?."
"Babam pencereden geldiğinizi görünce, 'Hemen tıraşa başlar' dedi de!."




DE ve DA

De ve da'ların nasıl yazılacağını ilkokuldan beri öğretirler, ama kırk yıllık köşe yazarlarımız içinde bile hâlâ öğrenemeyenler var.
Oysa çok basit:
Dahi (zeki) anlamında olanlar ayrı yazılır. Örnek; Leonardo da Vinci, Vasko de Gama, Alex de Souza...
Dahi, yani zeki anlamında olmayanlar ise bitişik yazılır; Seda Sayan, Hande Yener, Pakize Suda gibi...




İÇİNDE T HARFLİ KELİME
Öğretmen alfabeyi öğrettiği miniklere sordu:
"Şimdi bana içinde T harfi olan bir kelimeyi kim söyler?"
Küçük Can elini kaldırdı ve haykırdı:
"Şişe, öğretmenim..."
"Olur mu yavrum, T harfi şişenin neresinde?."
"Tıpasında öğretmenim" dedi küçük Can.




YAŞAM VE ÖLÜM

Karı koca, yaşam ve ölüm üzerine konuşuyorlardı. Erkek, karısına döndü:
"Şunu iyi bil ki" dedi, "Ben bitkisel hayat yaşamak istemem. Bir makineye bağlanmak ve bir şişeden akan sıvıyla yaşamak bana göre değil!.."
Kadın ayağa kalktı. Gitti televizyonu kapadı ve masanın üzerinde duran altılık bira paketini de alıp çöpe attı.




HAYAT SİGORTASI

-Büyükbaba!. Senin niye hayat sigortan yok!..
-Ölürsem hepiniz gerçekten üzülün diye, evlat!..




KÜÇÜK CAN EVLENECEK!

Dört yaşındaki minik Can, babası ile konuşuyor:
Baba, ben evlenmeye karar verdim.
Harika, peki aklında birisi var mı?
Evet. Babaannem! O beni çok seviyor, ben de onu seviyorum. O bana en güzel yemekleri yapıyor ve dünyadaki en güzel hikâyeleri anlatıyor.
Evet bu çok güzelmiş ama küçük bir sorunumuz var galiba.
Sorun ne?
O benim annem. Sen onunla nasıl evleneceksin?
Neden olmasın ki baba? Sen de benim annemle evlenmedin mi?




SÜNNETÇİ

Adam vitrinde çeşit çeşit saat resimleri görmüş, içeri girmiş:
"Bir saat almak istiyorum" demiş...
Dükkâncı demiş ki, "Beyefendi, burası saatçi değil, sünnetçi!"
"Ama saat resmi koymuşsunuz" demiş adam.
"Peki ne koysaydık?"




AYİN

Kasabanın biraz dışında yaşayan çiftçi, pazar ayini için kiliseye yetişemeyeceği korkusuyla hızla koşturdu. İçeri girdiğinde baktı ki, kendisinden başka hiç kimse yok.
Rahip, "Görünüşe göre bütün cemaat uyuyakalmış. Sen de evine dönmek ister misin? Ya da sadece senin için dua edeyim mi" diye sordu.
Çiftçi, "Ben tavuklara yem vermeye gidince, kümesten tek tavuk çıksa bile gene yem atarım" dedi.
Rahip mesajı aldığını düşündü ve tam bir saat süren ayine başladı.
Bitirince, çiftçiye sordu:
"Ayinim için ne düşünüyorsun?"
Çiftçi cevap verdi:
"Ben tavuklara yem vermeye gittiğimde, orada bir tek tavuk varsa, bütün çuvalı ona boşaltmam!.."




GÜZELLİK

İki adam trende yan yana giderken sohbete başladılar. Biri cüzdanındaki resmi çıkardı:
"Kız arkadaşım" dedi. "Bu güzelliğe, cazibeye bakar mısın?"
"Sen buna güzel diyorsan, karımı görmelisin" dedi, öteki...
"O da bu kadar çarpıcı öyle mi?" dedi resmi tutan...
"Hayır" dedi, öteki. "Karım göz doktoru!"




POLİSİN KAZASI

Trafik polisi arabası kırsalda, yol kenarındaki ağaca fena halde bindirmişti.
Sağda oturan inerken, sürücü polise baktı:
"Vay be" dedi, "Kaza mahalline hiç bu kadar çabuk varmamıştık!.."




SOYGUNCU

Soyguncu, gece yarısı, iyi giyimli adamın yolunu kesmiş. Tabancasını göğsüne dayamış:
"Ya paranı" demiş.. "Ya canını.."
"Bunu bana yapamazsın" demiş adam, "Ben ABD Kongresi üyesiyim!"
"O zaman" diye gülümsemiş soyguncu:
"Ya paraMI, ya canını!..."




ÇOCUKLAR NASIL?

İki yaşlı kadın yolda karşılaşır, sohbete başlarlar:
- Kızın nasıl iyi mi?
- Ay sorma. Kızım o kadar rahat ki... Kocası elini sıcak sudan soğuk suya sokturmuyor. Hatta kahvaltıyı bile kocası yatağına kadar götürüyor. Avrupa gezileri, mücevherler, altınlar, bol para... Durumları çok çok iyi...
- Maşallah, maşallah! Peki oğlun nasıl?
- Ah, ah! Hiç sorma!.. Öyle pasaklı bir kadına düştü ki kahvaltıyı bile oğlum hazırlıyor, üstelik gelinin yatağına kadar götürüyor. Daha neler canım, Avrupa gezileri, altınlar, mücevherler, para yetiştiremiyor. Yazık oldu zavallı oğluma...




HİTLER VE YAHUDİLER

Hitler 3. Dünya Savaşı'nı planlamak için Stalin'le muhabbet ederken:
"Bu sefer 14 milyon Yahudi'yi ve bir bisiklet tamircisini öldüreceğiz!" der.
Kulak misafiri olan bir adam hayretle sorar:
"Bisiklet tamircisi kim?.."
Hitler, Stalin'e dönerek şöyle der:
"Gördün mü, sana kimsenin 14 milyon Yahudi'yi umursamayacağını söylemiştim!"




İKİ FALCI

İki falcı bir kafede buluştular...
Birinci falcı, ikinciye:
- Senin yarının harikulade olacak, dedi ve sordu:
- Peki benim yarınım nasıl olacak?..




TUVALET KAĞIDI

Kadın bir paket tuvalet kâğıdı almıştı.
Kasanın önünde çantasını açtı. Bozuk paralarını saydı. 25 kuruşu eksik kalmıştı. Kasadaki kız:
- Üzülmeyin, dedi tuvalet kâğıdını poşete koyarken, 25 kuruş benden...
- Teşekkür ederim, derken gözleri doldu kadının... Bu kâğıdı her kullanışımda sizi hatırlayacağım!..




BADEM

Huzurevinden aldığı kadınları bir tura çıkaran otobüs şoförü, omzuna bir elin dokunduğunu hissetti.
Şirin bir ihtiyar ona avucundaki bademleri uzatıyordu. Teşekkür edip aldı, ağzına attı..
10 dakika geçmedi. Gene omzunda el, gene ayni sevimli kadın, gene avucunda badem.. Aldı ağzına attı.
Sonra bir daha.. Bir daha.. Şoför dayanamadı sordu:
- Niye kendiniz yemiyorsunuz hanımefendi?..
- Dişlerim yok, çiğneyemem ki...
- O zaman niye alıyorsunuz efendim?.
- Etraflarındaki çikolatayı emmek çok hoşuma gidiyor da...




KOMEDYEN

Komedyen olacağımı söylediğimde herkes gülmüştü.
Şimdi kimse gülmüyor!.




ERKEKLER VE KADINLAR

ERKEKLER işlerine yarayacak 1 liralık bir mala 3 lira vermekten çekinmezler.
Kadınlar işlerine yaramayacak 3 liralık bir mal, 1 liraya satılıyorsa, hemen alırlar.




PARA

Parayla mutluluk satın alınmaz.
Ama bir jet ski alabilirsiniz.
Jet ski'ye binerken de üzgün olmak pek mümkün değildir.




BİRA

Birada mutlak kadın hormonları var.
Ne zaman birkaç şişe içsem, saçma sapan konuşmaya başlıyor, arabamı da bir türlü park edemiyorum.




KADINLAR VE GOOGLE

- Kadınlar ile Google'ın ortak yanı nedir?
- İkisi de başladığınız cümleyi bitirmenizi beklemeden size teklifler sunarlar...




8 KARAKTER

"Şifrenizde 8 karakter olsun" diyordu. Ben de yazdım:
"Pamuk Prenses ve 7 Cüceler!."




KORKU ZİNCİRİ

FARE, kediden korkar.
Kedi, köpekten korkar.
Köpek, adamdan korkar.
Adam, kadından korkar.
Kadın, FARE'den korkar.






.
cizsag_tile
cizdip